30 Aralık 2014 Salı
Yeniyıldan Kastım..
Noel kavramı bizim için nedir? Noeli neden kutlarız ki biz? Bizim görevimiz mi? Bu yazıyı okuduktan sonra beynimin yobazlığa çalışan bi makineden ibaret olduğunu düşünmeyin. Sadece mantıklı düşünerek, kafanızda acaba soruları sorarak yazımı okuyun ve karar verin. Biz müslümanız değil mi? Size dininiz nedir desem Elhamdülillah müslümanım dersiniz hepiniz. Ama noel kutlayıp, hindi kesip, yılbaşı ağaçları kesmekten de geri kalmazsınız. Kurban Bayramında hayvan kesimine katliam der, hindi kesmeye çekinmezsiniz. Ağaçların oksijen için öneminden bahseder, çam ağaçlarını katledersiniz. Hristiyan adetlerini uygulamaya bayılırsınız. Peki bu ne kadar doğru? Eminim ki hepimizin gururu var peki neden bu konuda gurur yapmıyorsunuz? Sizin hiçbir geleneğinizi uygulamayan, dalga geçen bir toplumun geleneklerini uygulamak gurursuzluk değil mi? Sizle dalga geçene tavır koymak yerine hadi bende seninkini yapayım. Tamam yeni yıl 1 rakam değişir ama bizim yeniyıl anlayışımız ne olmalı biliyor musunuz? İnşallah bu sene geçen senelerde yaptığım hataları yapmam , daha verimli bir yıl geçiririm. Ama sizler yeni yıla nasıl girerseniz öyle geçer düşüncesine inanır, buna inanmakla beraber yeni yıla sarhoş olarak girersiniz. Yani tüm yıl kendinizi bilmeden mi gezmek istiyorsunuz anlamadım. Umarım başkalarının adetlerini uygulayıp kendi adetlerinizle dalga geçmeyi bırakırsınız. Hepinize sağlıklı yıllar..
Kar demek..
Kar... Ne çok anlam yükler insanlar kara. Yeniyılın habercisidir, aşkın en romantik halidir, eğlencelidir, mutluluktur, çocukluktur, kardan adamdır, aşktır.. Ama en çokta hüzündür. Kar öyle bir şeydir ki insanları yakınlaştırır, bir anlığına sanki otuz yıldır tanışıyormuşsunuz hissini verir. Sanki aşktır o an aranızdaki, kardeşliktir, iki yabancının arkadaş olmasıdır, küslerin barışması, yakın olduğunuzla daha da yakınlaşmaktır. Ama bu hisler sadece o an için geçerlidir. Kar bitti mi, iki yabancı, iki düşman, iki mutsuz oluverirsiniz. Mesafeler girer tekrar araya. Beklersiniz o günleri.. Haksızlık değil midir bu peki? Karın yaptığı koca bir kandırmaca değil midir? Bir anlığına mutluluk verip, sonra o mutluluğu alarak geriye hüznü bırakması bencillik değil midir?
Ama her şeye rağmen değerlidir, her sene dört gözle kışı bekler, on gözle karın yağmasını bekleriz. Gittiğinde hüzün bıraksa da verdiği mutluluğu daha üstte tutar yine onu bekleriz, hep bekleriz, biz hep bekleriz. Umarım bu sene kar herkese en büyük mutluluğu verir geri almadan. Güzel anılar verir hüzün bırakmadan.
Ama her şeye rağmen değerlidir, her sene dört gözle kışı bekler, on gözle karın yağmasını bekleriz. Gittiğinde hüzün bıraksa da verdiği mutluluğu daha üstte tutar yine onu bekleriz, hep bekleriz, biz hep bekleriz. Umarım bu sene kar herkese en büyük mutluluğu verir geri almadan. Güzel anılar verir hüzün bırakmadan.
18 Aralık 2014 Perşembe
745..
11 Aralık 2014 Perşembe
Fazla Hoşgörüsüz.
Yaklaşık 20 gündür içimden gele gele bir yazı yazamıyorum. Ben bu değildim. Çevremde yaşadığım olaylar, üzerime oldukça gelinmesi ilham perilerimi kaçırıyor. Yazılarıma gerek gizliden, gerek açık açık gelen yorumlar şevkimi kırıyor. Kötü yorumlar demiyorum aksine övücü şeyler genelde ama bir kaç duygusal yazı yazdığım için amansız bir aşk acısı çektiğim sonucu çıkarılması, insanların saçma tepkileri yoruyor. Aşk acısı çekiyorum ya da çekmiyorum bu benim dışımda kimseyi ilgilendirmiyor. Yazılarımın konusu herhangi bir şey olabilir. Ama her insanın bir ilham kaynağı vardır ya benim ki de aşk . Yani bunu yazmak için aşk acısı çekmem gerekmiyor. İçimde amansız bir sevgi var dış dünyaya duyduğum ve bunu yazılarımla paylaşıyorum.
Herkes sevsin, herkes sevginin ne kadar güzel bir şey olduğunu görsün istiyorum. Yazılarımda değerden bahsediyorum, beklemekten, saygıdan bunların hepsi günlük yaşantımızda göz ardı ettiğimiz şeyler çünkü. İnsanları yargılamaktan başka bir şey yapmadığımız için. Hepimiz bencil olmamış mıyız. Dönün bi kendinize bi çevrenize bakın. Herkesin tek amacı ''ben''olmuş. Ama çevrenizde saygı duymanız, değer vermeniz gereken insanlarda var. Bu dünyada hepimiz yaşıyoruz. Bencil olmak için gelmedik. Eleştirmek için gelmedik. Hoşgörü için geldik, değer için geldik, saygı için geldik. Ama bazen öyle şeyler oluyor ki amacımızdan sapıyoruz. Benlikçilik resmen ruhumuzun bir parçası gibi oluyor. İyilik bize çok uzak, insanların kalbini kırmak kolay yolmuş gibi geliyor. Ama değil. Gerçekten nasıl yaşayabiliyorsunuz. Bir insanın kalbini kırdığınızda nasıl vicdanınız rahat uyuyabiliyorsunuz? Nasıl hayata devam edebiliyorsunuz? Cidden merak ediyorum. Hayır ben haklı olsam bile arkadaşımla tartıştığım da yemek bile yiyemiyorum da..
30 Kasım 2014 Pazar
Bizim Şehrimiz
Bir gün kaçacak olsam bu şehirden, bizim şehrimize giderim. İlk birlikte gittiğimiz yere. İlk birlikte yemek yediğimiz restauranta giderim. İlk birlikte yürüdüğümüz sahil kenarına giderim. İlk birlikte güldüğümüz uçsuz bucaksız yeşil alana giderim. Onca şey yaptığımız, hayatımın en güzel 3 gününü geçirdiğim o şehire giderim işte. Senin yanımda olmana rağmen bana nefretle baktığın ama benim sen yanımdasın diye mutluluktan her şeyi unuttuğum o zamana dönerim. Biliyor musun ne senin nefretin önemliydi o an ne de hakkımda düşündüklerin. Benim için önemli olan senin yanımda olmandı. Her anı aklıma kazımam. Sabah ilk uyandığında nasıl görünürsün, hangi yemeği yersin, bir gün boyunca nasıl davranırsın bunları aklıma kazıdım. Seni ve beni o şehirde biz yaptım ben. Birlikte adım attığımız her yeri bizle özleştirdim. Sen oldun her adımım. 72 saatim sen oldun. Otobüs yolculuklarında ne yaparsın; uyuyanlardan mısın yoksa müziğiyle yolu izleyip hayallere dalanlardan mısın? Bunu öğrendim ben. Her şeyini ezberledim. Yüzünün her hattını inceledim sen uyurken. Uyuyunca nasıl görünürsün? Güldüğün de çıkan elmacık kemiklerini, bağırdığında kızaran yüzünü tanıdım ben. Ezberledim. Ve artık biliyorum ki bir gün bu şehirden bıkarsam oraya giderim ben. Bizim şehrimize, bizim sokaklarımıza, bizim sahil kenarımıza ... Seni asla kötü hatırlamam çünkü hayat insanları kötü hatırlayıp üzülmek için çok kısa. Ben, bu bana göre güzel anılarımla mutlu olur, dolaşırım yalnız başıma, bir zamanlar seninle dolaştığım o sokaklarda...
27 Kasım 2014 Perşembe
Kadın, Erkek ve Şiddet

15 Kasım 2014 Cumartesi
Güç

5 Kasım 2014 Çarşamba
Sadece Hayal Et
Pablo Picasso şöyle demiş; '' Hayal edebildiğimiz her şey gerçektir. '' Gerçekten öyleymiş. Kendisini tanıdığımdan bu yana her zaman tanışmayı, oturup sohbet etmeyi hayal ettiğim bir idolüm vardı. Evet üstte gördüğümüz bayan; Tuğçe Özcan. Kendisi blogger, yazar ve editör. Ciddi ciddi 2 senedir hayranı idim. Blog okurluğu ve blog yazarı olmama vesile oldu. Çıkardığı 3 kitabı da okudum ve bloğuna yazdığı her yazıyı attığı dakikada okurum. Enlerini bilir, hayat felsefesini severim. İşte muhteşem ve her anlamda bana hitap eden sevgili yazarımla dün tanıştık. Tam hayalimde ki gibi harika bir insan, muhteşem bir gün, güzel anılar ve bunların kanıtı fotoğraflarımız. Sıcak kanlılığıyla sanki beni 10 senedir tanıyomuşcasına olan samimiyeti beni benden aldı. Tam bir hanımefendi. Ve finalde okuması için verdiğim blog adresim. O kadar güzeldi ki artık benim kanımca hayal ettiğiniz sürece her şey gerçekleşebilir. 2 senedir hayalimdi ve çok şükür gerçekleşti.
O yüzden sadece isteyin, kalpten isteyin ve gerçekleşsin..
O yüzden sadece isteyin, kalpten isteyin ve gerçekleşsin..
1 Kasım 2014 Cumartesi
Güle Güle

30 Ekim 2014 Perşembe
Durumlar Böyle
Acı.. Manevi acı gerçekten hissedilir mi, canın yanar mı gerçekten, hiç geçmeyecekmiş gibi hissettirir mi, ilacı yokmuş gibi, derin bir aahhh dökülür mü dudaklarından? Dökülürmüş.. Gerçek acıdan daha betermiş meğer, daha çok hissettirirmiş kendini. Gerçek acı da en azından bilirsin nerenin acıdığını, ona göre tedavisini yaparsın. Ama manevi acı.. Bilmezsin ki neren acıyor, kalbin mi, miden mi, için mi, yoksa ağlamaktan şişmiş gözlerin mi.. Hangisini iyileştirebilirsin ki, hepsine yetemezsin. Zaten yetsen de ilacını bilemezsin. Ya da ilacını da bilirsin ama ilacı bulamazsın, ilaç olmak istemez sana.. O zaman yıkılırsın . Bir zamanlar kendine ilaç arayan sana ilaç olmak istemez. Bir zamanlar senin gibi kendini kahredenler anlamaz. En çokta bu koyar ya, düşenin halinden düşen anlarmış ama o anlamaz. Düştüğüne rağmen anlamaz. Ne denir onlara bencil mi? Yoksa kalbi olan kalpsiz mi? Hangi sıfat yeterlidir onları tanımlamaya, Türkçe de ki hangi sıfat tamlaması... Hangi isim aslında seni bal gibi anlayan ama anlamak istemeyenlere verilir? Yine susarsın, onca susmuşluğa rağmen yine susarsın. İçinde olan insanlık için susarsın. Patlayacak zamanın gelmemesini dileyerek susarsın..
28 Ekim 2014 Salı
Sonsuz Bir Akşamüstü Şimdi
19 Ekim 2014 Pazar
Aşkın Tanımı
Son zamanlarda yazdığım yazılardan da -okuduysanız- anlayacağınız gibi aşk hakkında bir sürü yazı yazıp, bir sürü yazılar okudum. Yani kısaca aşk hakkında yoğun bir araştırma içerisindeyim. Bunun sebebi de gözümün önünde bir sürü aşık olduğunu sanan insanlar olması. Ve hiçbirinin de mutlu olmaması. Aşk mutsuz ediyor ama aşksız da yaşayamıyorlar. Bende oturdum bu nasıl bir şey diye düşündüm okudum araştırdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Daha çok eski hikayelere eski aşklara yöneldim. Bir sürü aşk hikayesi okudum. Hepsinde ortak bir şey fark ettim ki aşık olduğun kişi kim olursa olsun nasıl bir insan olursa olsun gözün hiçbir kötü yönünü görmüyor. Gözlerin kör oluyor. Dindar biriysen aşık olduğun kişi ateist olsa bile umrunda değil, güzel biriysen o da çirkin olsa bile umrunda değil. Ayrıca gurur da takılmıyor pek. Ben ilişkide gururu takan tarafa aşık demem. Kızmayın ama Züleyha bile Yusuf'a olan aşkında gururunu hiçe saydı. Hem kendinden küçük hemde kölesi olan bir adam. Bu devirde öyle bir durumda kadınlar dönüp kölesine bile bakmaz ama Züleyha aşkından ne gururu ne ünü gözü gördü. Yani kıssadan hisse aşık olduğun zaman köle olmasını gözün görmez, gururunun umrunda olmaz.
Başka bir konu da gerçek aşık olan sevildiğini karşısındakinden her zaman duymak istemez öyle bir çabası yoktur. Çünkü kendi sevgisinin ikisine yeteceğini düşünür. O yanımda olsun ama benim aşkım yeter. Kendi de söylemez pek çünkü söylemeyi değil en güzel şekilde göstermeyi sever. Bir aşığa göre her zaman aşkını göstermek söylemekten daha anlamlıdır. Tabi arada söyleyin de :)
Kısaca aşkta gurur olmaz, aşkında kötü yön olmaz, aşk söylenmez gösterilir. Eğer aşıksan gurur yapmayacaksın, kötü yöne gözlerini kapatıp aşkını göstereceksin.
Başka bir konu da gerçek aşık olan sevildiğini karşısındakinden her zaman duymak istemez öyle bir çabası yoktur. Çünkü kendi sevgisinin ikisine yeteceğini düşünür. O yanımda olsun ama benim aşkım yeter. Kendi de söylemez pek çünkü söylemeyi değil en güzel şekilde göstermeyi sever. Bir aşığa göre her zaman aşkını göstermek söylemekten daha anlamlıdır. Tabi arada söyleyin de :)
Kısaca aşkta gurur olmaz, aşkında kötü yön olmaz, aşk söylenmez gösterilir. Eğer aşıksan gurur yapmayacaksın, kötü yöne gözlerini kapatıp aşkını göstereceksin.
17 Ekim 2014 Cuma
Aşk.. (Alıntıdır.)
Hz. Aişe, Peygamberimizle (asm) yeni evlenmişti.
Eşinin kendisini sevip sevmediğini merak etmekteydi ya da kendisini ne kadar ve nasıl sevdiğini...
Hz. Aişe bu düşüncesini Peygamber Efendimizle (asm) konuşmadan edemedi.
"Ey ALLAH'ın Resulü (asm), beni seviyor musun?"
"Evet, Ya Aişe, tabi seviyorum!"
Hz. Aişe dahasını da merak ediyordu, acaba nasıl seviyordu? Hemen sordu:
Eşinin kendisini sevip sevmediğini merak etmekteydi ya da kendisini ne kadar ve nasıl sevdiğini...
Hz. Aişe bu düşüncesini Peygamber Efendimizle (asm) konuşmadan edemedi.
"Ey ALLAH'ın Resulü (asm), beni seviyor musun?"
"Evet, Ya Aişe, tabi seviyorum!"
Hz. Aişe dahasını da merak ediyordu, acaba nasıl seviyordu? Hemen sordu:
"Beni nasıl seviyorsun?"
Peygamberimiz (asm) sevgi şeklini tanımladı eşine:
"Kördüğüm gibi."
Bu cevap Hz. Aişe'yi çok sevindirdi, çünkü kördüğüm açılamazdı.
Açılmayan, bitmeyen sırlı bir sevgi demekti.
Alacağı cevap onu çok mutlu ettiği için, Hz. Aişe sık sık sorardı:
"Ey ALLAH'ın Resulü, kördüğüm ne âlemde?"
Peygamberimiz (asm), Hz. Aişe'yi memnun eden cevabı verirdi her defasında:
"İlk günkü gibi..."
Peygamberimiz (asm) sevgi şeklini tanımladı eşine:
"Kördüğüm gibi."
Bu cevap Hz. Aişe'yi çok sevindirdi, çünkü kördüğüm açılamazdı.
Açılmayan, bitmeyen sırlı bir sevgi demekti.
Alacağı cevap onu çok mutlu ettiği için, Hz. Aişe sık sık sorardı:
"Ey ALLAH'ın Resulü, kördüğüm ne âlemde?"
Peygamberimiz (asm), Hz. Aişe'yi memnun eden cevabı verirdi her defasında:
"İlk günkü gibi..."
15 Ekim 2014 Çarşamba
Falan Filan
Sana uzaktan bakıyorum Sana bakmak inanılmaz mutlu ediyor beni. Sen gidince aklım da senin peşinden sürüklenip gidiyor, yüreğim de.. Yanında biri mi var, ona bir şey mi söylüyorsun, onunla gülüyor musun.. içim yanıyor. Ama senden sonra gördüğüm o insan birden senden biri oluyor. Senin baktığın her yer artık güzel, senin konuştuğun her insan, özel oluyor.
Sen evine şu yollardan gidiyorsun. Ardından yürüyorum. Beni fark etmiyorsun. Önünden geçtiğin evlere, gölgesinde yürüdüğün ağaçlara, her gün bindiğin otobüse bakıyorum. Senin gözünle bakıyorum. Sen yokken de o yollardan defalarca geçiyorum. Senin kokun, senin havan, senin auran sinmiş havaya.. Sanki seni soluyorum. Akşamları ne yaparsın acaba? Sofraya oturduğun zaman yanında kimler var? Hangi yemeği severek yersin, neyi sevmezsin? Kitap okur musun? Hangi kitapları seversin? Ne tür filmlerden hoşlanırsın? Televizyon izler misin? Gece sokağa çıkar mısın? Arkadaşlarınla en çok neye gülersin? En çok kim kızdırır seni..Hangi futbol takımını tutarsın? Bilmeliyim. Senin hakkındaki bütün ayrıntıları öğrenmeliyim. Çünkü ben de o filmlere gideceğim, ben de o dizileri izleyeceğim, ben de o yemekleri seveceğim yada nefret edeceğim. Bilmeliyim. Baştan kuruyorum dünyamı. Seninle yaşamaya başlıyorum. Onca kalabalığın içinde, karmaşık yaşamın ortasında eğer sen varsan daha seni görmeden bir kuş gibi çırpınmaya başlıyor yüreğim. Bir ışık çarpıyor yüzüme, bir sıcaklık yürüyor göğsümde. Anlıyorum ki sen varsın. Sen ordasın. Sen gelmişsin. Bakmadan, başımı çevirip seni görmeden varlığının farkındayım. Ey uzak uzak baktığım.. göz göze gelmeden, saçını okşamadan, değil bir rüyayı bir cümleyi paylaşmadan sevdiğim sevgilim. Bir aşk filiz verdi, fidan verdi, kök saldı içimde. Onu sana göstermek için ömrümü veririm. |
12 Ekim 2014 Pazar
Beklemek Diye Bir Şey Yok
Beklemek.. Siz hiç gelmeyeceğini bildiğiniz bir şeyi bekler misiniz? Hele de beklediğiniz şey olduğu gibi kabullendiğiniz bir şeyse. Ama gelip gelmeyeceğinden de emin değilseniz. Yani şöyle ki bir şeyi bekliyorsunuz ama o şeyin ne sizin onu beklediğiniz hakkında fikri var, ne de siz onu beklediğinize dair işaret veriyorsunuz. Garip bir şey işte. Birini beklemek güzeldir. Güzel hayaller kurmanızı sağlar. Hayalinizde hep beklediğiniz şey istediğiniz gibi gelir, istediğiniz olaylar olur. Haberi olmadığı için, vereceği tepkiyi bilmediğiniz için, istediğiniz gibi şekillendirirsiniz. Hayal dünyasında yaşasanız da gayet mutlusunuzdur. Çünkü hayallerinizde beklediğiniz kişi istediğiniz şekilde sizindir. Ama sonra bir şey olur çok beklediğinizi fark edersiniz gereğinden fazla. Bir insana göre oldukça fazla. Hayalde sizindir ama gerçekte değildir. E ne yapacağım o zaman diye düşünüp durursunuz. Gelen giden yok kaç yıl olmuş. Her şey sadece hayalde güzelmiş meğer. Gerçekte yokmuş. Gerçekte bir anlamı yokmuş. Ne geleceği varmış ne de bir oluru.. Artık hiçbir şekilde imkanı yok, ne o gelebilir ne sen gidebilirsin. Gerçek bütün çirkinliğini yüzünüze vurur. Artık hayal bile kuramazsınız çünkü mantıksız. Çünkü artık gerçek olmayacağını idrak ettin . Bitti işte hayallerle zorlayıp daha fazla neden canını yakıyorsun ki. Hayallerini kimse gerçeğe çevirmeyecek. Ona bir yerlerden de vahiy inmeyecek. Artık hayatına devam etmek zorundasın. Zor olsa da hayallerin geceleri kabusuna dönse de artık devam etmen gerek. Seni bekleyen onsuz da olsa bir gelecek var önünde. Hayat var. Sana değer veren insanlara karşı sorumlulukların var. Eskiden her şeyiyle kabul edip beklediğin kişi bunun değerini bilip gelmedi işte. Artık zor olsa da hayatına her şeyiyle kabul ettiğin başka insanları sokmalısın. Ama nasıl olur ki o başka onu kabullenmek daha farklıydı çünkü ona aşıktın. Anlamı kalmadı gerçi artık kabullenmenin de aşkın da çünkü görmedi, bilmedi, kıymetini bilemedi. Ben yapamasam da sen yap, hayatına devam et. Zorundasın..
10 Ekim 2014 Cuma
Gurura Yer Yok!

9 Ekim 2014 Perşembe
Bir Zamanlar 2..

Kız yinede aşkından susuyormuş . Bir tarafı ona inanmamasına bozulsada yine de vazgeçemiyormuş...
6 Ekim 2014 Pazartesi
Bir Zamanlar..
5 Ekim 2014 Pazar
Sadece Önyargı

Bir de üstüne üstelik bu yargılara varıp diğer insanlara da kötüleyenler var. İşleri güçleri olmadan tanımadığı insanları kötüleyenler de bir o kadar iğrenç bana kalırsa. O yüzden birini tanımadan oturupta öyle böyle demeyin. İnsanları sırf siz sevmediniz diye insanlardan soğutmayın. Eğer arkadaşının iyiliğini istiyorsan bırak o karar versin kimin iyi veya kötü biri olduğuna.
3 Ekim 2014 Cuma
Hayatın Oyunları

29 Eylül 2014 Pazartesi
Değer mi O da Ne ?

Böyle yazıyorum ama bu benim içinde geçerli insanoğlu bu kadar acımasız işte. Seveni sevmeyi bilmiyor. Tamam sevmek zorunda değilsin. Ama gitmek zorunda mısın. Bi teşekkürü de mi çok görüyosun. Senin için kendini kaybeden, her halükarda mutluluğunu isteyen birine bi teşekkür de mi çok. Çokmuş işte. Bazı insanlar için çokmuş. Sevmeyin seviyosanızda belli etmeyin. Sakın demeyin ki dünya üç günlük seven sevdiğine sevdiğini söylesin o iş öyle olmuyor. Seven sevdiğine sevdiğini söylerse seven pişman olur. Sevdiği onu pişman eder çünkü. Hastanelik eder, rezilde eder , mutsuz da eder. Önyargı duvarlarını yıkmaz ve sonsuza kadar bu kişi cepte der. Sizde sevdiğinizle, rezilliğinizle, mutsuzluğunuzla kalırsınız.
26 Eylül 2014 Cuma
Hayat'a
Doğum günün kutlu olsun canım. Bensiz bir yaşına daha gireceksin. Bir yaş daha olgunlaşacaksın .. Hayatının en güzel yaşı olacak belki de.. Büyüyeceksin. Daha mantıklı olacaksın artık. Daha çok sorumluluklar binecek üzerine ama onların altından da kalkacaksın en güzel şekilde. Sen belki de yine bilmeyeceksin yine hissetmeyeceksin ama ben senin arkanda olacağım her zaman, her zaman yanında olacağım. Yeni yaşında da bundan sonraki yaşlarında da. Her zaman iyiliğini isteyen bir insan olacak burada. Seni koşulsuz seven ve iyiliğini koşulsuz düşünen biri. Seni severken bile asla senden karşılık beklemeden seven biri. Sadece senin varlığınla yetinip yaşayan biri. Doğduğun günü dünyada ki bütün güzel günlerden üstün tutan biri. Bu günde, annenin seni kucağına ilk aldığı anda sevindiği kadar sevinen biri. Belki sen bilmezsin ama doğduğun günü kendine mutluluk günü ilan eden biri var burada. Özel bir gün deyip bütün gün gülen ve senin için dua eden biri. Her gününün doğduğun gün kadar mutlu geçmesini isteyen biri. Seninle merhaba dedim ben hayata. Bazen istemesem de, üzülsem de, ağlasam da her zaman hayatımda olduğuna sevindim. İyi ki doğmuş bee diyeceğim insanlardan biri. Şairin de dediği gibi ;
Doğum günün kutlu olsun canım / Mutlu olsun benim diğer yarım / Doğumgünün kutlu olsun canım / Yanındayım yerim senin yanın...
Doğum günün kutlu olsun canım / Mutlu olsun benim diğer yarım / Doğumgünün kutlu olsun canım / Yanındayım yerim senin yanın...
23 Eylül 2014 Salı
Araftayım

Sen hangisini seçersin peki olduğun yer mi, yeni yer mi?
Okurken http://www.youtube.com/watch?v=OCi_fZ2r0xA dinleyin ;) Benden size gelsin :)
21 Eylül 2014 Pazar
Mutlu Musun?

20 Eylül 2014 Cumartesi
Sizin Muğlak Kaybınız Kim ?

Benim muğlak kaybım da benim için var hatta gözümün önünde ben de şu anlık onun için varım ama bir süre sonra artık benim için de yok olacak. Gidecek çünkü. Benim için var olacak ama belki de o benim adımı bile hatırlamayacak. Belki bir daha görmeyeceğim. Hayatımda hep ''hayatımın bir bölümünde büyük anısı olan var olan ama sonra kaybolan biri'' olarak kalacak. Var ama yok.. Bunun bir insan için zorluk derecesini tanımlayamazsınız. Var olan birini hele de anılarınız da duygularınız da yaşayan birini artık yok saymak artık size hayatın saçmalıklarından biriymiş gibi gelir. Belki de her sabah onu düşünerek uyanırsınız ama o yoktur. Sizi her gördüğünde önemsemiyor olsa bile sonuçta gözünüzle gördüğünüz için var diyebiliyordunuz ama artık cisim olarak bile olmadığı için yok, yok yani o sizin gözünüzün önünde değil. İnşallah kimse muğlak bir kayıpla karşı karşıya kalmaz.
Benim muğlak kaybım 6 ay sonra beni bulacak, peki ya sizin muğlak kaybınız kim?
15 Eylül 2014 Pazartesi
Hayattaki Etkiler

Hayatınızın her anında duraksama dönemine girdiğiniz olmuştur. Bir olay yüzünden, bir insan yüzünden ya da kendinize zaman vermek istediğinizden. Bu duraksama dönemlerini benim gibi uzun tutarsanız alışır ve hayatta başka bir şey yapamazsınız. Amacınız kalmaz sürüklenir gidersiniz. Bu durumda nefsinize sahip çıkıp toparlanmanız gerekir. Çünkü o duraksama sizi uçuruma doğru sürükler. Ve sizi kimse kurtaramaz. Bu durumda kendiniz kendinizi toparlanmanız lazım. O olayın kişinin veya zaman vermek istediğiniz şeyin sizi bu kadar ele geçirmesine izin vermemeniz gerek. Ne kadar çok arayı uzatırsanız canınız o kadar yanar. Çünkü yaptığınız her şey artık stabil bir hal alır sizden istenen her şeyi yaparsınız ama odaklanamazsınız, yaptığınız işi sevemezsiniz, bitsede kurtulsak dersiniz, hatta çıkmaza girer bıkarsınız. O yüzden kötüye gitmeden toparlanmak gerek. Hayatın sizin yenmemesi gerek sizin hayatı yenmeniz gerek. Kendinize sahip çıkmanız gerek.
10 Eylül 2014 Çarşamba
Arka-Daş

Aileye anlatamadıklarımızı anlatabildiğimiz, bazende yaşıtımız olduğu için bizi en iyi anlayabilecek insanlardır. Çoğu zaman ailemizden, kanımızdan birini kaybettiğimizde bizi teselli edecek hatta ve hatta yokluklarını aratmayacak insanlardır. Bizi seven değer veren insanlar, sevincimizi paylaştığımız birlikte sevindiğimiz, üzüntümüzü paylaşıp teselli edildiğimiz insanlar. Aramıza bir kadın veya erkeğin girmesine izin vermediğimiz insanlar.
Arka-daşımız bizim arkamızı kollayanlardır. Bizi en iyi bilenlerdir bizim en iyi bildiğimizdir.Arkadaş bir sığınak , bir ev, bir yuvadır. Birlikte gülünecek mutluluk, ağlayacak bir omuzdur. Arkadaşımız bizdir, bendir.
Arka-daş kavramını yakıştırdığımız insan önemlidir.Her önümüze gelen her bize gülümseyen arkadaş değildir. Bu kavramı kullandığınız kişiye dikkat edin . Biri size ''bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim'' dediğinde utanan siz olmayın..
Bütün can arkadaşlarıma ithafen..
8 Eylül 2014 Pazartesi
Just Autumn

Gündüzleri güzelliğine kapılsak, geceleri aşık olsak. Üzüldüğümüzde bahar sendromuna girsek pazartesileri okula üzülsek. Yeri geldiğinde ılık gözyaşlarının yanaklarımızı ıslatmasına izin versek ama ardından hemen kahkalara boğulsak.
Şiir okuyup mest olsak, kitap okuyup kendimizi kaybetsek. Dondurmalardan sonra kahverlerimizi yudumlasak. Ama en zoruda eriklerden vazgeçsek en güzel turuncuya portakala dönsek. Hüzünün yanında mutluluklarla dolu sonbahar geçirsek. Sonbahar bizim mevsimimiz olsa.. Yağmurda ıslansak. Çıkan yanıltıcı güneşte ısınsak. Ama mutlu olsak her şey istediğimiz gibi olsa. Sonbahar çocuğu olmak sonbaharı evin gibi hissetmek. Sonbahar kimsenin sonu değil kışa güzel bir başlangıç olsa..
28 Ağustos 2014 Perşembe
Aşkınızı Nasıl Alırsınız?

Aşk herkese göre değişken bir duygu bence. Bu duyguyu herkes farklı yaşar. Kimi yemeden içmeden kesilir kimi aşkının etkisiyle atıştırmaya vurur kendini. Kimi ışıldar, kimi sabah akşam ağlar. Göreceli bir kavram anlayacağınız. Acısına gelmek bile istemiyorum çünkü acısına ilaç yok. Ve bu arada insan her şeye aşık olabilir. Bu bir kitap , bir film başka şeyde olabilir.
Aşkı diğer duygulardan ayıran en önemli özellikse aşıkken nefret de edersin . O insanı aslında düşünmek istemezsin ama içten içe aklından çıkmaz. Böyle garip anlamsız gereksiz ama karşılıklı olunca da keyfine doyulmayacak bir duygu işte.. İlk görüşte aşk var mıdır bence vardır. Ama nasıl vardır. Şöyle ilk kez bir insanı görürsünüz o an dış görünüşünden, sergilediği bir davranışından, bir sözünden, bir bakışından etkilenirsiniz. İlk görüşte aşk dersiniz . Bu insan benim için yaradılmış tanımasam bile sanki diğer yarım dersiniz. Ama asıl olay eğer o insanı tanıma şansınız varsa tanıdıktan sonra ilk günkinden daha etkileyici gelir bu sefer sevmeye de başlarsınız. Yani ilk görüşte aşk aslında tanımaya başladıktan sonra aşk tanımına oturur.
Tanıyarak aşkta tamamiyle arkadaş ayağı ... ayağıdır tanımına uydurduğum bir başka çeşit. İlk önce arkadaşsınızdır sonra yavaş yavaş size farklı gelir, sözlerinden anlam çıkarırsınız, hep konuşalım dersiniz falan filan. Yani bence iki türlüde doğrudur. Sonuçta herkes nasıl aşık olduysa o yönü savunur..
Aşk tatlı mıdır acı mıdır derseniz tek bir cümle; Karşılıklıysa tatlı, platonikse acı...
(Karşılıklı olsa bile bazı sorunlar olur derseniz aşkın üstesinden gelemeyeceği tek bir olay yoktur.)
20 Ağustos 2014 Çarşamba
Kendimiz mi, Başkaları mı ?

15 Temmuz 2014 Salı
Mümkansızlaştırmayın

Bu hikayeyi okuyarak beyninizde yatan ''imkansız'' duvarlarını yıkın. Kim bilirdi ki dağla bulut kavuşacak ikisi de memnun olacak hatta aşklarının meyvesi olacak. İmkansız diye bir şey yok. İmkansız bizlerin kafasında kurguladığı saçma bir kelimeden ibaret..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)