23 Nisan 2015 Perşembe

Veda

Toplanma vakti gelmiş. Yavaş yavaş hazırlanmak lazım. Hem kendimi hem de yaşadığım yeri. Beynimi, kalbimi alıştırmam lazım bu vedaya. Kendimi düşürmemem lazım. Hiçbir şey kalmaması lazım geriye. Bu son veda olsun artık. Geri dönüşü olmayan son veda. Son kez geçmişime çizgi çekişim olsun. Son kez hatırlamak istemediğim anılarım olsun. Çünkü ben çok yoruldum. Geçmişimi unutmaya çalışmaktan çok yoruldum. Acı çekmemeye çalışmaktan çok yoruldum. Bitsin artık. Kopsun kopacağı yerden. Evet istiyorum hoşçakal demeyi. Görüşmeyelim ama bir daha. Ne sen çık karşıma ne de ben. Görünmez olsun artık. Boşluk olsun senin olduğun anılarım. Hayatımın hatırlamadığım bölümü olsun. Resimler gitsin, mektuplar yırtılsın. Sana ait şarkılar yok olsun gönlümden. Seni hatırlatan her insan her şehir çıksın hayatımdan. Yeniden doğayım ben. Bu son veda olsun ne dersin?  Adını duymaya bile takatim kalmadı artık. Allah'tan tek dileğim adını bir daha duymamak olsun. Ayın 4'leri gelmesin artık. Aralık aylarını sevmem. Bana seni getirdiği için. Mayısları hiç sevmeyeceğim seni benden aldıkları için. Hoşçakal kalp, hoşçakal 870 günüm. Hoşçakal..

14 Nisan 2015 Salı

Bahar Sendromu

Eylül'de sonbaharı karşılayıcı bir yazı yazmıştım. Sonbaharı kışı getirdiği için seviyorum çünkü. Çünkü kışı çok seviyorum. Bunalmadan kahve, yeşil çay içmeyi seviyorum. Battaniyeleri, yağmur sesini, karda bata çıka yürümeyi seviyorum. Kurumuş ellerime krem sürmeyi seviyorum. Isınmak için ellerimi birbirine sürtmeyi seviyorum. Geceleri battaniyemin altında kitap, blog okuyup, film seyretmeyi seviyorum. Kışın yazı yazmayı daha farklı seviyorum. Botlarımı seviyorum, deri eldivenlerimi ayrı seviyorum. Kış dizilerine bayılıyorum. Kış ve sonbahar benim için çok anlamlı bir mevsim.
  Şimdide  ilkbahardayız yaz geliyor. Yazın o cıvıklığını sevmesem de yaz da farklı aslında. Sınırsız dizi izleyip, sabah öğle akşam çeşit çeşit meyvelerle besleniyorum. Yemek yemeyi unutup dondurmalarla geçiştirmeyi seviyorum. Klimalı toplu taşıma araçlarını kullanmak için çaba sarfetmeyi ayrı seviyorum. Gündüzleri uyuyup geceleri vampir gibi dolaşmayı da seviyorum. Yazı da seviyorum aslında. Ama bir kış etmez benim gönlümde. Sonuçta hepsi Allah'ın bizim faydamıza yarattığı mevsimler değil mi seveceğiz işte öyle ya da böyle .
  Bu sene bahar geç geldi ama ben gayet hoşnutum bu durumdan. Çünkü o aptal bahar sendromunu yaşayan biri olaraktan Nisan ayı benim için baya ağır geçiyor. Hayatımı oldukça gözden geçirdiğim, geçmişle hesaplaşmalarıma geri döndüğüm, insanların gerçek yüzünü daha çok gördüğüm bir ay oluyor. Aslında bu iyi bir şey fakat bana ağır geliyor. İnsanları hep tanımak istediğim gibi tanıyan biri olarak onların gerçek yüzünü bu ayda daha rahat görmem beni üzüyor. Hep geçmişe dönmem ayrı bir üzüyor. Anılarımla yaşıyorum, şu anın tadını çıkaramıyorum. O yüzde bahar bana pek iyi gelmiyor. Dört gözle mayısın sonları haziranı bekler oluyorum. Zor fakat atlatılmaz bir sendrom değil 17 gün daha cinayet işlemeden sabredersem, akıl sağlığımı korursam ne mutlu bana. Geçen senelerde akıl sağlığımı korumayı pek sağlayamamıştım ama.. Olsun hayat bu iniş çıkışları her zaman olur. Önemli olan sabretmek ve anının tadını çıkarmak. Olumsuz düşünceleri kafamızdan atıyoruz. Gelene gelme demiyoruz. Her şeye rağmen hoşgeldin bahar hoşgeldin yaz :)

7 Nisan 2015 Salı

Aslında Tüm Mesele;

Öncelikle eğer yazımı okuyorsanız çok çok teşekkür ederim, eğer imkanınız varsa bu şarkıyı dinleyerek okuyun :) : https://www.youtube.com/watch?v=49Kh1mS4Fhs


Sizden nefret ettiğini bildiğiniz bir insanı sevmeye ne kadar daha devam edebilirsiniz?
Ben söyleyeyim 28 ay gibi bir süre devam edersiniz.Hatta devamı da gelir bunun. 29-30-31-32... Sonra bir gece anneniz odanıza gelir ve söyler: ''Sen istediğin kadar çabala bir  yerlerini yırt kaderinde yoksa ilaçlar da içsen olmayacak, ha kaderindeyse bu adam senden nefret etse de gün gelecek ayaklarını yıkayacak.'' Tamam annecim eyvallah ama bunca zamanı ya kaderimde olmayan bir şey için harcıyorsam? Gözyaşlarım boşunaysa? Onun için boşuna enerji harcıyorsam? Bunların hesabını kim verecek? Bilsem ki sonu güzel gocunur muyum hiç çektiğim sıkıntılardan. Hayır. Ama işte imtihan dünyası bekliyoruz, sabretmeyi öğreniyoruz bir bakıma.
  Velev ki kaderim değil, e hala kalbimdeyse ne yapacağım? Başkasının kaderinde olmasını mı izleyeceğim? Evet izleyeceğim. İmtihan dünyası çünkü yaşarken ölmeyi öğreneceksin. Cehennem ateşinden hallice bir ateş düşecek kalbine. Ve buna da eyvallah diyeceksin. Çünkü imtihan dünyası.
İşte böyle bir hayat. O karşında duruyor ve sen bırak ona dokunmayı bakamıyorsun bile. Nefis terbiyesi, resmen oruç tutmak gibi bir şey. Yemek yapıyorsun ama iftardan önce yiyemiyorsun.
Sabretmeyi öğreniyorsun. Senden nefret eden birini sevmenin nasıl bir duygu olduğunu tadıyorsun, herkesin ağzına ''Leyla'' olarak takılıp kalıyorsun. Ama zamanla alışıyorsun. Tüm olay alışmak ve sabretmek işte. Bekliyoruz kaderimizi,içimiz yana yana.