28 Ağustos 2014 Perşembe

Aşkınızı Nasıl Alırsınız?

Aşk nedir? İlk görüşte aşk var mıdır? Tanıyarak mı aşık olursun? Aşk tatlı mıdır yoksa acı mı?

       Aşk herkese göre değişken bir duygu bence. Bu duyguyu herkes farklı yaşar. Kimi yemeden içmeden kesilir kimi aşkının etkisiyle atıştırmaya vurur kendini. Kimi ışıldar, kimi sabah akşam ağlar. Göreceli bir kavram anlayacağınız. Acısına gelmek bile istemiyorum çünkü acısına ilaç yok. Ve bu arada insan her şeye aşık olabilir. Bu bir kitap , bir film başka şeyde olabilir.
Aşkı diğer duygulardan ayıran en önemli özellikse aşıkken nefret de edersin . O insanı aslında düşünmek istemezsin ama içten içe aklından çıkmaz. Böyle garip anlamsız gereksiz ama karşılıklı olunca da keyfine doyulmayacak bir duygu işte..      İlk görüşte aşk var mıdır bence vardır. Ama nasıl vardır. Şöyle ilk kez bir insanı görürsünüz o an dış görünüşünden, sergilediği bir davranışından, bir sözünden, bir bakışından etkilenirsiniz. İlk görüşte aşk dersiniz . Bu insan benim için yaradılmış tanımasam bile sanki diğer yarım dersiniz. Ama asıl olay eğer o insanı tanıma şansınız varsa tanıdıktan sonra ilk günkinden daha etkileyici gelir bu sefer sevmeye de başlarsınız. Yani ilk görüşte aşk aslında tanımaya başladıktan sonra aşk tanımına oturur.
     Tanıyarak aşkta tamamiyle arkadaş ayağı ... ayağıdır tanımına uydurduğum bir başka çeşit. İlk önce arkadaşsınızdır sonra yavaş yavaş size farklı gelir, sözlerinden anlam çıkarırsınız, hep konuşalım dersiniz falan filan. Yani bence iki türlüde doğrudur. Sonuçta herkes nasıl aşık olduysa o yönü savunur..

  Aşk tatlı mıdır acı mıdır derseniz tek bir cümle; Karşılıklıysa tatlı, platonikse acı...
(Karşılıklı olsa bile bazı sorunlar olur derseniz aşkın üstesinden gelemeyeceği tek bir olay yoktur.)

20 Ağustos 2014 Çarşamba

Kendimiz mi, Başkaları mı ?

Hayat insanların bize dayattıklarını yapmamızla geçiyor bir bakıma. Belki bu dayatılanları kendimize mecbur kılan bizleriz. Sonuçta her birey özgür, çoğumuz kendi kararlarını verebilecek irade de. Ama bunları biz kendimize mecbur kılıp yapıyoruz. Çünkü genelde bu zorunlulukları dayatanlar çok sevdiğimiz insanlar. Annemiz, babamız, kardeşimiz, en yakın arkadaşımız ya da sevgilimiz. Hepsi uğruna hayatımızı feda edebilecek kadar sevdiğimiz kişiler. Bizden aslında yapmak istemediğimiz bir şeyi yapmamızı isterler ve yaparız. İstemeye istemeye yaparız ama yaparız. Bir bakıma bu sevdiğimiz insana karşı bi diyet ödeme gibi bir şeydir. Yani aslında başımıza ne gelirse sevdiklerimizden gelir. Onları koruma iç güdüsünden dolayı gelir, onların her dediğini yapmak zorunda olduğumuz iç güdüsünden dolayı gelir. Ama bazen de bir yere kadar. Öyle zamanlar gelir ki sıkılırız bunalırız. Artık sevdiğimiz insan için bir şeyler yapmak bize zor gelir . Kendi menfaatlerimizi düşünür oluruz. Çünkü karşımızda ki onun için naparsak yapalım bunu görmez ve biz kendimize zarar verdiğimizle kalırız. Aslında bizim onu sevdiğimiz kadar onun bizi sevmediğini farkederiz. Bizim onun için yaptıklarımızı asla onun bize yapmayacağını hatta tenezzül edip bizi düşünmeyeceğini farkederiz. Ve bunu fark etmek öyle acı bir olaydır ki canımız yanar. Keşke deriz keşke yapmasaydım, kendime beni asla umursamayacak bir insan için bunları yapmasaydım keşke kendimi bırakmasaydım. Ama keşkelerle kalırız. Hayatınızda keşkelere yer vermeyin. Bir şeyler yaparken öncelikle bu benim menfaatime karşılık veriyor mu diye düşünün. Bu iğrenç görünebilir ama insanlar böyle, dünya böyle. Sonradan keşke demek yerine menfaatçi damgasını almak mutluluğa değer.