22 Mayıs 2015 Cuma

Hasret Ağrısı

Özlem ne güçlü bir duygu sahi. İnsanı olmadığı biri gibi yapıyor. Hayata bakış açısını değiştiriyor. Benliği değişiyor insanın. Sanki görmediğin her dakika asit içmişçesine için yanıyor. Hele de o büyük  özlem sonunda görmek var ya.... ''Seni görmeseydim yoklar mıydı bilmem bu hasret ağrısı'' Ne güzel demiş Sıla. Görünce daha da harlanıyor o hasret ağrısı. Gördüğünde ki o sarılma isteği bütün vücudunu kaplıyor. Elinden bir şey gelmiyor ya hasret ağrına daha da acı katıyor. Hayat işte özlersin özlenirsin ve bir çaresi olmaz...


Dinleyin:
https://www.youtube.com/watch?v=qsicXlTmXAw

17 Mayıs 2015 Pazar

Hatalar

Yanlışlarla dolu her şey. Hatalarla dolu. Hırslar önüne geçmiş aşkın. Sevgi inat olmuş. Arsızlık diz boyu. Sevemedim ben. Bunca sene seviyorum sanırken yanından bile geçmemişim sevginin. Kör olmuş gözlerim. Hatalarım sevgimden büyük.  Kimseyi sevgime inandıramamam da normalmiş. Aman boşver kaybetmek daha kötü, her şeyi yapayım da sonra keşke bunu yapsaydım dediğim bir şey kalmasın diye her haltı da yedim. İyi halt yedim. Gurur kelimesini çıkarmışım lügatımdan, değer desen.. Onu kullandığım kadar gururumu kullansaydım belki bu satırları yazmak zorunda kalmazdım.  Vicdanımı nasıl susturacağımı da bilmiyorum. Her şeyi kendi elimle mahvettiğimi öğrendiğim günden beri böyle. Bekliyorum bir araba çarpsa da hafızam silinse diye. Belki her şey daha güzel olur.

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Kağıt Kesiği

Hayatta herkesin başına gelebilecek bir olaydan bahsedeceğim şimdi.

   Bir olay yaşarsınız sizin için büyük insanlık için küçük bir olay. Sizde derin acılar bırakan, insanlara sadece ''aa öyle mi olmuş neyse geçer'' dedirten. Sizin ilerde ki psikolojik  sorunlarınızın temeli, insanların dedikodu sebebi. O olayı yaşarsınız işte. Hayatınızın dönüm noktası olur. Sizin ilerde ne denli olgun bir insan olacağınıza o olayın acı skalası karar verir. Ve tabi şu dünyada ki acı sınırlarınızı da zorlar. Acının kelime anlamını o anda öğrenirsiniz. Üst üste gelir olaylar. Gidenin acısını çekmek yetmezmiş gibi bir de gidenin sizi asıl sevmeme sebebini öğrenirsiniz. Bunları öğrenmenin acısı yetmiyormuş gibi o sebebin de bir iftiradan ibaret olduğunu görürsünüz. İşte bunlar kalbinizi yakar yakar .

   Ha bir de size her koşulda yanında olacağım diyen insanların yanınızda olmadığını da farkedersiniz. Bir bakmışsınız ki normal zamanlarda WhatsApp'ta 10-15 kişiyle konuşurken acı çektiğiniz zaman konuştuğunuz insan sayısı sıfıra iner. Neden çünkü ''sağlıklı bir konuşma'' gerçekleştiremiyosunuzdur. Yani insanlar acınıza ortak olmak yerine ''Canım senin acınla uğraşamam acını bitir öyle mesaj at '' der alttan alttan. Hem gidenin acısını çekersiniz hemde kazıkların.  Kıytırık teselliler çoğalır. Ya boşversene amaaan biri gider biri gelirciler çoğalır. Ama siz gitmesini istemezsiniz ki gelenleri düşünün. Tensel temas olmadan nasıl bu kadar aşık oldun diyenler de var tabi sanki her şey dokunmaktan ibaretmiş gibi. İyi de siz onla birlikte olmadınız ki acısı o kadar koymamalı diyenlerde var. Aşık olmak için ve acısını çekmek için birlikte olmaya da gerek yok. Varlığının bir anlamı yoktu gidince ne gibi bir  kaybın olabilir ki diyenler de var. Varlığının sende ki anlamını bilmeden söylerler . Söylerler söylerler. Çok şey söylerler ama onları duymamak önemlidir. En güzelinin yalnızlık olduğunu anladım ben bu üç günde. Ağlanacak omuzun kendi omuzundan başka bir omuz olmadığını anladım. Kimsenin tesellilerine ihtiyacım olmadığını anladım. Acının yavaş yavaş olgunlaştırdığını anladım. En güçsüzken güçlü olmaya doğru yol alacağımı anladım.
Bunların hepsi bir deneyim. Belki yaralar açacak ama güçlü olmayı sağlayacak deneyimlerden.

4 Mayıs 2015 Pazartesi

Kayıplar Şehri

Eskiden her konuda yazabilirdim. Ne bileyim arkadaşlık, güven, önyargı, insanlık, kıskançlık... Ama artık odaklanabildiğim tek konu var önceki yazılarımı da okuduysanız biliyosunuzdur zaten. Elimde değil konuyu değiştirmek. Çünkü ne zaman bu beyaz sayfayı önüme açsam konu belirlemiş olsam bile direk o tarafa kayıyor. Hani bir yazı yazmıştım Muğlak Kayıp adında. İşte o gün geldi çattı. Muğlak kaybımı yaşayacağım gün geldi çattı. Bu durum da beni yazılarımı o konularda yazmaya itiyor.
  Çok değer verdiğim bir insanı kaybedeceğim. Bir masal son bulacak benim için. 29 aydır uyuduğum bu rüyadan uyanacağım. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Hayatımda her gün bir insan kaybetmiyorum sonuçta. Elimde var sıfır. Sığınacak bir limanımın olmaması da üzücü. Bu yazıyı yazıyorum çünkü belki kendimi biraz olsun rahatlatabilirim. Aslında okumaya devam etmek zorunda da değilsiniz. Başka kayıplar var bu dünyada senin taktığın şey bu mu da diyebilirsiniz. Haklısınız da ama kolay da değil işte.
  Bazı duygular yaşarsınız kendi kendinize karşılıksız. Herhangi bir ünlüye aşık olmaktan farksızdır. Ulaşılmazdır. Ama yanınızda olduğu için rahatsınızdır. En azından gözünüzün önünde. Sonra birden kaybolur gider ve her şey o pembe toz bulutundan siyah dumana döner. Bilemiyorum cidden insan kaybettiğinde ne yaşar, nasıl tepki verir. Hayatın akışına bırakacağım artık kendimi sanırım. Hayatımın geri kalan günleri başlıyor benim için. Haftaya bugün geri kalan hayatımın ilk günü. Ve ben hala nasıl bir oyuncu olacağıma karar veremedim. İçine gömüp devam etmek mi en güzeli, yoksa çevrendekileri bıktırmayı göze alıp acını son zerresine kadar yaşamak mı?
Kaderin nereye sürükleyeceğini bilmiyorum. Ama tek duam bu aslında çok güzel olan ama azap gibi geçen 29 ayın mükafatını almak.

2 Mayıs 2015 Cumartesi

İsimsiz

Cümlelerim anlamsız artık, davranışlarım anlamsız. Kendimi kaybedişlerim çoğaldı bu aralar. Dengesiz davranışlarım desen cabası. Gözlerimin uzaklara dalışı her zamankinden çok oldu. Geçmişe gidişlerim şekerin etrafında artan karıncalar gibi arttı. Keşke her şeyi başa sarsak diyorum bazen. Yine aynılarını yapardım. Senin canımı yakman bile güzel gelirken bana artık canımı yakman bile mümkün değil. Nefret bakışları bile olsa bakardın bana en azından. Değerdi gözlerin gözlerime. Ama artık gözlerimizin birbirine değmesi bile mümkün değil. Tesadüf zincirinden oluşurdu ya hani hayatımız, ben her tesadüften umutlanırdım hani. Artık umutlanacağım tesadüfler de yok. Artık ne var sahi daha fazla acı daha fazla keder daha fazla umutsuzluk. Sen bana sensiz nasıl yaşanılacağını öğretmeden gidiyorsun. Geri de bıraktığın umrunda değil. Nasıl kendimi toplayacağım, nasıl yapıştıracağım kırıklarımı bilmiyorum. Çok bilinmeyenli denklem gibi. Kurtuluş arıyorum.